Milli Eğitim Bakanlığı, 81 İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği genelge ile merdiven altı faaliyet gösteren dershane, etüt merkezi ve kurs merkezlerinin denetlenmesini istedi. Bakanlığın bu kararını cani gönülden desteklememle birlikte, uygulanabileceği konusunda tereddütlerim var.
İlçe Milli Eğitim Müdürü dün itibarıyla oluşturduğu ekipleri denetlemeye çıkardı. Denetlemenin sonuçları şayet ‘Gizli Belge’ diye tanımlanmaz ise sonuçlarını sizlerle paylaşırız. Şimdi bizlerde en az veliler kadar heyecanlı ve konunun takipçisiyiz.
Veliler ve öğrenciler mağdur
Eğitim sistemimizdeki çarpıklığın en büyük acısını öğrencilerden daha çok veliler çekiyor. Parası olan için bu sorun teşkil etmiyor, çocuğunu büyük meblağlar ödeyerek özel okullara ya da dershanelere gönderebiliyor. Devletin okulunda eğitim gören öğrencilerin ana babası da çaresizliklerine boyun bükerek olanı biteni seyretmek zorunda kalıyor.
En ucuz dershane fiyatı 50 bin lira
Hadi özel okullardan vazgeçtik, bugün dershane fiyatları bile uçmuş durumda. Dershanelerde bir yıllık ücret 50 bin lira civarında. Nüfusunun yarısı hemen hemen turizm işçisi olan bir ilçede işçinin, emekçinin, emeklinin bu ücreti ödemesi mümkün müdür?
Eğitim ve fırsat eşitliğini yasal bir statüye kavuşturmadan, bakanlığın aldığı bu yöndeki kararların öğrenimi iyileştirmeye katkısı olacağını tahmin etmiyorum.
Ticarete yönelik inorganik bağlar kesilmeli
Şayet eğitim-öğretimde bir çığır açılmak isteniyorsa bakanlığın yapacağı ilk iş milli eğitim müdürlükleri ile özel okulların, dershanelerin aralarındaki ticarete yönelik inorganik bağı kesmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin 4’üncü büyük bütçesine sahip bir bakanlığın özel okullardan, dershanelerden il ve ilçe müdürlüklerine bağış adı altında para istenmesine göz yummaması gerekir. Ama maalesef tüm bunlar gözümüzün önünde vahim bir şekilde vuku buluyor.
Görevi kötüye kullanma suçu işleniyor
Diğer büyük ve önemli sorun ise devlet okullarında öğretmenlik yapan, devletten maaş alan bazı öğretmenlerin yakınlarına kurdurduğu dershanelere çalıştığı okuldan adrese teslim öğrenci göndermeleri.
Bakanlık bunun suç teşkil ettiğini bilmez mi? Elbette bilir, bilir de ses etmez! Aynı kâğıt üstünde var olan ama fiiliyatta ortada görünmeyen eğitim sendikaları gibi…
Türk Ceza Kanunu’nun ‘Görevi Kötüye Kullanma” başlığıyla tanımladığı;
Yasa, açık ve net
“Görevi kötüye kullanma suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre söz konusu suç, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi tarafından işlenen bir suç tipidir.”
Ticaret yapmak suç mudur? Asla! Zira bir haktır.
Ama devletten maaş alan bir öğretmen olarak ortağı olunan özel okul ya da dershanelere öğrencileri göndermeye zorlamak bir suçtur.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetlemelerden önce haksız rekabete yol açan bu duruma bir çözüm üretmesi gerekir.
Yoksa atılan her adım havada asılı kalır, amacına ulaşmaz…