O, KIRIM TÜRKÜ OLAN BİR MANAVGATLI DR.DİĞDEM BAŞAK BAŞKIR ÇALIŞKAN

0

“Bir taşı delen, suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir’’. Bizde dernek ve yönetim olarak bu sürekliliğimizi koruyoruz

O gün basın ve yayın organlarında rutin bir ilan vardı:

“Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Deneği Manavgat Şubesi’nin Olağan Genel Kurulu 26 Ocak 2025 tarihinde Atatürk Kültür merkezinde yapılacaktır… Vd…” Derneklerin yasal statüsü gereği bu ilanları basın yayın organlarında görmek olağan sayılmaktadır.

İçinde “yardımlaşma”, “Dayanışma”, “Sosyal”, “Kültür kavramlarını barındıran çok dernek vardır. Kamuoyu bu kavramlara yabancı değildir. Ancak “Kırım Türkleri” kavramı duyulsa bile, kamuoyunun bu konuda yeterli bilgisi olduğunu sanmıyorum.

KIRIM TÜRKLERİ VE SÜRGÜNDE VATAN

Kırım Türklerinin kendilerine özgü bir tarihi vardır. Bunları anlatmayı daha yetkin bilim insanlarına bırakacağım. Ben

Ben çocukken babam, tarla kiralardı. Anlayacağınız yarıcıydı yani. Tarlayı ekip biçme işini yapar, ürün üzerinde anlaşırdı. Bizim çocukluğumuz yaz kış tarlalarda geçti. Bu nedenle, kırsal kesime ait tanımadığımız hayvan yoktur. Kirpiden, karayılana; çekirge den kurbağaya… Özellikle kış mevsimi yağmurdan sonra yumuşayan toprakta solucan çok olurdu. Pırasa ve sarımsak mevsimlerinde biz çocuklar, toplanan ürünleri deste yapmakla görevliydik. Sabah tarlaya gittiğimizde ilk iş ürünlerin toplanmasını beklemek… Oyun oynamaya vakit bulurduk. Oyunlarımız tarladaki böceklerle başlardı. Elime bir çöp alır, topladığım solucanları bir karton kutuya toplardım. Oyun… Amaç en uzun solucanı bulmak… Bazen ölçü kaçardı. Çöpleri bastırınca solucan ikiye bölünür, her parçası ayrı hareket ederdi. Onlara keyifle bakardım. Benim oyunumun onların ölüm ve yok oluş oyununa dönüştüğünü bilecek yaşta değildim.İkiye ayrılan solucanlar, inatla yaşamaya ve varlıklarını sürdürmeye devam ederdi.

Göç, sürgün edilmek, vatanlarından çıkarılmak gibi duyguları insan yaşamını en yoğun ve travmatik olaylarıdır. İşte ülkesinden koparılan insanlar bana daima bilinçsizce oynadığım bu ölüm oyununu çağrıştırır.

Almanya’ya işçi olarak gidenler, Polonya’da Nazi zulmüne uğrayanlar, özellikle cihan harbinde ölümlerin dışında yerlerinden ve yurtlarından edilenler… Ve 1944 Yılında Kırım’da yaşananlar…

İkiye bölünmüş ailelerin her parçasının ayrı ayrı zulme direndiği ve yaşama tutunma ateşleri… Şevket Süreyya Aydemir “Suyu Arayan Adam” adında kendi otobiyografisinde göç ve sürgün trajedisini anlatmıştır. Onun üzerine söz söylemeye kendimi yetkili görmedim.Kendi kültürümüzde bile “Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı…” anlayışı hâkimdir.  Ayrılığın, ölümden daha acı olduğunu öğrenen millettir Kırım Türkleri. Ayrılık gibi yıkıcı bir duyguyu yaşam enerjisine çevirmek sağlam bir karakterin eseridir.

Kırım Türkleri budur; Bölünmüş, parçalanmış, vurulmuş ama asla ve asla dağılmamış ve her parçasıyla bulunduğu yerde yaşamı yeniden oluşturmuş bir anlayışın simgesidir.

ONUR KAYNAKLARIMIZ

Avrupa ve Asya’da ileri sürülen bir görüş vardır: Tarihten Türkleri çıkarın, geriye kuru ve anlamsız olaylar dizgesi kalır.”

Bakın sizinle görünürde ortak yanları olmayan ülkemin yüz akı insanlardan söz edeceğim:

Arabesk müzik denizinin kralı: Orhan Gencebay

Cüneyt Arkın’sız bir Türk sineması düşünebilir misiniz?

Türk sporunda: İlhan Mansız, Ersan İlyasova.

Basın camiamızın önde gelen isimleri: Altan Ailesi (Çetin Altan ve oğulları)

Ve ulusumuza tarihi sevdiren kişi İlber Ortaylı, Sümer kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ, Halil İnalcık ve daha da devamı Necip Hablemitoğlu…

Türkiye’nin sosyal ve siyasal hayatını kökten etkileyen başta Adnan menderes olmak üzere Menderes ailesi…

Ekonomi dünyamızda Ülker ailesi…

Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler.  Bu ulusumuzun yüz akı insanlarının ortak yanı “Kırım Türkleri” oluşları ve yurtseverliklerinden asla ödün vermemiş olmaları…

Belki fazla iddialı olacak ama düşüncemi paylaşıyorum: “Kırım Türkleri olmasaydı, Türkiye’nin siyasal, sosyal ve kültürel hayatında bir çok eksiklik olurdu…”

VE… DR. DİĞDEM BAŞAK BAŞKIR ÇALIŞKAN

İşte 26 Ocak tarihinde Genel Kurul çağrısı yapan derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Diğdem Başak Bakır Çalışkan’dır.

Kendi bilgilerine göre: “1978 İstanbul doğumlu. Hukukçu babasının işi nedeniyle 1988 yılında Manavgat’a yerleşti. Ailenin tek çocuğudur. Eğitim hayatına Manavgat’ta başladı. İlk ve Ortaokulu Manavgat’ta tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu.

Akdeniz üniversitesi Uluslararası ilişkiler Yükseklisans mezunu

UniversıtyCollegeDublin .Uluslaarasıilişkiler Doktora

Manavgat Rotaract Club Kurucularından,

Evli 1 çocuk annesi…”

Öyle anlatıyor öz geçmişini…

Hani deyim yerindeyse on parmağında on marifet…

Bir çok konuda sertifika sahibi: “İş sağlığı ve güvenliği, Su hijyeni ve lejyonella ,

risk eğitimi K.Y.S Temel Eğitimi 

Şarap Destinasyonu ve prezantasyon

Catring Sektöründe ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi

İç Kalite Tetkiki Eğitim, Yönetici Becerilerini Geliştirme, Goethe-Instıtut Düseldorf

Werkstatt Münster, Önce insan ve kaliteli takım yaratmak.”

Örnek bir kadın girişimci ve örnek bir Manavgatlı…

Neden Manavgatlı dedim? Çünkü:

Toplumumuzun çok sevdiği bir deyiş vardır: “Hanım nereliyse adam oralıdır.”

Köyler ve kentlerin imarı konusunda çok değerli çalışmaları olan bir Mimar profesör arkadaşım var. Bir yazısında demişti ki: “İnsan sabah uyandığında ekmek aldığı fırın neredeyse kendisi oralıdır.”

Yaşamı boyunca sabah uyandığında ekmek aldığı fırın Manavgat’ta ise o artık bir Manavgatlı…

DERNEK ÇALIŞMALARI

Sayın Dr. Başak Hanım, 6 yıldır Kırım Türkleri Derneği Manavgat Şubesini, ekip arkadaşları ile birlikte sürdürmektedir. Bu başarısını sürdürmek için ekibi ile birlikte yeniden aday.

“Bir taşı delen, suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir’ ’Bizde dernek ve yönetim olarak bu sürekliliğimizi koruyoruz

Biz gelenekleri olan kurumsal bir yapıyız, daha önceki yönetim döneminde almış olduğumuz kararlar ve yapmakta olduğumuz etkinliklerimizi geliştirerek devam ettireceğiz. Yeni yönetim olarak bizim öncelikli amacımız, eğitimi desteklemek olacak. KÜLTÜRÜMÜZÜN KİTLELERE ULAŞTIRILMASI İÇİN DAHA ÇOK ETKİNLİK YAPACAĞIZ”

Derneklerin çalışma prensiplerine baktığımızda Kırım ile ilgili en önemli görevleri halkımızı bilgilendirmek ve bir araya getirmektir. Biz daha çok kişiye varlığımızı bildirmeli ve kendimizi ifade etmeliyiz. Toplum olarak kendimizi en iyi ifade edebildiğimiz alan da şüphesiz ki kültürümüz.

HEP BİRLİKTE GÖNÜL GÖNÜLE

Biz Kırım Derneği Manavgat Şubesi olarak, Kırım Tatar Milli Kurultayının çizgisine uygun hareket etmek kaydı ile gerek Manavgat’ta gerekse de diğer bölgelerdeki tüm STK’lar, Kamu kurum ve kuruşları ile iş birliği içerisinde çalışıyoruz.

Biz eğer İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” şiarına sadık kalırsak, dünyanın neresinde olursak olalım birbirimizi unutmamak ve birbirimize yardım kolunu uzatmak, birbirimize manevî ve eğer mümkün olsa maddî yardımda bulunmak zorundayız. İşte ancak bu şartlarda biz Kırım Tatarları olarak yeniden dünya yüzüne çıkabiliriz.

Yönetim Kurulumuz:

1- Dr.Diğdem Başak Başkır Çalışkan 

2 -Ahmet Alıcı

3 -Hacer Burunak  

4 -Nuray Şimşek

5- Erol Baykara

6- Dr. Hüseyin Ziyaeddin

7- Çağrı Çelikbaş

O, Kırım Türkü bir Manavgatlı… O, sadece yuvasının değil tüm mazlumların annesi. Dernek başkanı olarak siyaset üstü bir anlayışla güzel oluşumların içerisinde yer alan, bilgisiyle deneyimi ve akademik birikimiyle projelere katkı sunmasıyla takdir gören bir şahsiyet.

Manavgat Gerçek Gazetesi olarak başarılarının devamını temenni ediyoruz…