Kırım Türkleri Manavgat Şube Başkanı Diğdem Başak Başkır Çalışkan, Bolşevik güçlerince erken yaşta katledilen Kırım Tatar halkının ulusal lideri Noman Çelebicihan’ın şehit edilişinin 107’inci yıldönümü nedeniyle taziye mesajı yayınladı. Noman Çelebicihan ve Kırım Tatar şehitleri adına Kur’an okutuldu, dualar edildi.

Kırım Türkleri Manavgat Şube Başkanı Diğdem Başak Başkır Çalışkan yayınladığı taziye mesajında, “Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin Başbakanı, KIRIM, Litvanya, Polonya ve Belarus Baş Müftüsü, Milli Marşımız ‘Ant Etkenmen’in (Söz verdim) şairi ve yazar ulusal kahramanımız Noman Çelebicihan’ı 107 yıl önce bugün kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Daha gencecik bir fidan iken 33 yaşında Bolşevikler tarafından katledilen ulusal kahramanımızı sevgi, saygı ve minnetle yâd ediyoruz. Onun bizlere miras bıraktığı ulusal bilinç ve bağımsızlık ruhunu ilelebet yaşatmaya ant içtik. Ruhu şad, mekânı cennet olsun” ifadelerine yer verdi.

Aylık Eğitim ve Kültür Dergisi Yeni Ufuk, Noman Çelebicihan’ı şöyle anlatıyor:
“1917 yılının soğuk bir Kasım ayı. Kuzeyden, Kıpçak bozkırlarından esen ayaz, 1441/42’den 1973’e kadar hüküm süren Kırım Hanlığı’nın târihî başkenti olan Bahçesaray’daki insanları, üşütmüyordu. Hansaray’ın avlusunu doldurmuş heyecanlı kalabalık, yüksekçe bir yere çıkmış; uzun kara paltolu, başında fesi olan, kara bıyıklarının ucu hafifçe kıvrılmış, ateşli ve yürekleri tesir eden bir konuşma yapan; genç bir insanı, can kulağıyla dinliyorlardı. Târihe tanıklık ediyorlardı:
“Millet!
Millet! Bizler, şanlı ecdadımızın harâbeleri içindeyiz. O ecdat ki mert idi, adil idi, yüksek idi. Evet, büyük ecdadımızın mukaddes âbideleri arasındayız. “Dirileri yaşatan ölülerdir.” Ölülerin âsârıdır. Bizler, ölmüş dedelerimizin şanla şerefle kazandıkları servet-i millîyeyi hüsn-ü istimâle karar verdik, bunun için de millî müzehaneyi açmaya teşebbüs ettik.”
Konuşmasını, coşkulu alkışlarla destekleyen, onaylayan ve kendisini büyülenmiş gibi dinleyen kalabalığa eliyle işâret ederek:
“Bir zamanlarda cihanın her tarafında, karalarda, denizlerde şanla, şevketle ve adâletle sayebân olup da bir buçuk asırdan beri mahkûm ve mahpus bir halde bulunan millî Gökbayrağımızı da onun üzerinde dikmeye ant ettik!..
…Gökbayrağımız, şimdiden sonra, karalarda, denizlerde hattâ semâlarda bile yükselecektir. Yaşasın Gökbayrak!”
