“Bugün Kadın Dövme Bayramıdır. Her gün nefretle dövdüğünüz kadınları bugün, sevgiyle dövebilirsiniz…”

KADIN HAKLARI UYDURMADIR
Kadın Hakları: Ne kadar itici bir deyim…
Kadını ayrıştıran, ötekileştiren ve farklı konuma sokan bir deyim… Öylesine çirkin ki tamı tamına “Erkek Hakları” deyimi kadar çirkin… Asıl olan “ İnsan Hakkı”dır.
Bu gün kadından kısıtlanan bir hak, hem erkeğin hem de kadının utancıdır.
Bir kadının kaybı bir erkeğin kazancı ise lanetler yağsın böyle menfaate…
Erkeğin ne istediğini bilmeyen bir kadın ile kadının ne istediğini bilmeyen bir erkekler dünyasında yaşamaktayız.
Bu kargaşayı, erkeklerin egemen olduğu bir siyaset düzenlemektedir.
Siyasetin düzenlediği “kadın – erkek” ilişkisi ancak bu kadar kötü olabilir: Arpa eken buğday biçer mi?
KADININ DEĞİL İNSANLIĞIN SORUNU
Kadın – Erkek ilişkisi siyasetin değil insanlığın bir sorunudur.
Mecliste kadınlarla ilgili her tartışma duyduğumda insan olmaktan bir parça daha utanırım.
Elbette, televizyonlarda saatlerce ve günlerce konuşan kadın düşmanları beni utandırmıyor; sadece öfkelendiriyor. Esas, bunları ağzı açık dinleyen kadınlarla aynı coğrafyada yaşamak beni utandırıyor.

KUAFÖRLER FIRINDAN ÖNCE AÇILIYOR
Şimdi çevreme bakıyorum: özgürlük adına özgürlüğe düşman kadınlar çoğalmış…
Siyaseten hakkının çoğaldığını iddia ettikçe, sosyal olarak ne kadar gerileyip küçüldüğünün farkında değil.
Ağacın özgürlüğü için mücadele ettiğini düşünüp avunuyor ama kökünün ekildiği toprak tutsak… O toprağın bağımsızlığı için bir kaygısı yok. Kadın / insan / Erkek sadece kendisine verilenler arasında tercih yapma hakkına özgürlük diyor.
Acaba kuaförlerin sayısı neden bakkal dükkânlarından fazla?
Ve bu güzellik salonları neden sabah fırınlardan önce açılıyor? …
Üretim ve yaratıcılıktan kovulan kadınlar için saç bakım merkezleri ve güzellik salonları…
Kendi sorumluluğunu taşıma özgürlüğünden kurtulmayı özgürlük sanıyor…
Yeteneklerini ortaya koyacağı koşullar azaldıkça, güzelleşmek için daha çok zaman harcıyor.
İster kadın ister erkek olsun; bir tarikat, bir cemaat veya marjinal bir kuruma körü körüne bağlı insanlar topluluğunda ne demokrasi yeşerir ne de insan hakları.
Demokrasi, özgürlük ve insan hakları ancak ve ancak insan iradesinin özgür olduğu bahçede yetişir.
Kadın hakları bana göre uydurma ve üretilmiş bir sorundur.
Kadın – erkek el birliği ile “evrensel insan hakları” için mücadele etmelidir.
Kadın Hakları deyince bu mücadelede nüfusun yarısı mücadele dışına itilmektedir; üstelik karşıt olarak…
Bir de şu şiddet konusu…

KADINA ŞİDDET VAR DA ERKEĞE YOK MU?
Kadına şiddet var kabul; Erkeğe şiddet yok mu? Onu da kabul edeceksiniz.
Sistem kadına işkence ediyor da erkeğin saçlarını mı okşuyor?
Kadına şiddet var deyip, şiddetin adresini kadının kocası, babası, arkadaşı veya çevresine yüklemek, esas suçluyu gizlemektir.
Bu bence bir algı yanılmasıdır veya yanıltılan bir algıdır.
Hangi insan durduğu yerde “işkence yapayım bari” veya “şiddet uygulayayım bari” der. (Ruh hali bozuk değilse) Ben şiddetin insanın hatta canlının doğasında var olduğuna inanmayanlardanım. (Son günlerde kedi kovalayan bir köpek gördünüz mü? Yiyecek bol, neden kovalasın?)
Sistem şiddet üretiyor…
Sistemi sorgulamadıkça, “kadına şiddeti” ortadan kaldırmaya çalışmak aymazlık değilse ikiyüzlülüktür. Sorunlarını, yumrukla, silahla, dövüşle çözen bir toplumun insanından ne bekleyecektik? Arpa eken arpa biçer…
Halkını sosyal yardıma muhtaç eden ve bu sayının artmasıyla öğünen bir sistem hakları, özellikle her türlü suiistimale açık kadın haklarını nasıl koruyacak?

ŞİDDETİN CİNSİYETİ OLUR MU?
Kadına şiddet var da erkeğe yok mu? Şiddetin cinsiyeti mi var?
Kadına şiddet var diye bağıran erkeği göz ardı etiği için sistemin aklanmasına yardımcı olmaktadır.
Şiddetin kendisine lanet olsun! Şiddet uygulayan her sisteme lanet olsun!
Şiddeti meşrulaştıran her anlayış ve her düşünceye binlerce kez lanet olsun!
Ama sorunumuza doğru tespit koyamazsak yanlış tedavi uygularız.
Erkek günah keçisi olunca sistemin mimarları pis pis sırıtıyor.

KADIN KİŞİSEL YALNIZLIKTAN ÖRGÜTSEL YALNIZLIĞA DÖNÜŞTÜ
Birçok kadın kendisine verilen hakları, zincirlerini seçme özgürlüğü olarak algılamıştır. Özgürlüğü tercih etmek yerine zincirlerini parlatmıştır.
Kadın, önce insan olmaktan doğan kimliği ile siyasete şekil veremeyince; siyasetin şekil verdiği kadına dönüşmüştür.
Toplum mühendisleri siyasetçiye şunu öğretmişlerdir:
“Bir erkeğe hükmederseniz sadece erkeğe hükmedersiniz; ama bir kadına hükmederseniz aileye hükmedersiniz… “
Daha açık anlamı: erkeğe hükmederseniz toplumun yarısına; kadına hükmederseniz toplumun bütününe hükmedersiniz.
Ülkemizde Kadın ve çocukların haklarını savunmaya yönelik kurulmuş birçok sivil toplum kuruluşu var… İşte sorunun kaynağı: “Birçok STK…”
Kadınlar, evrensel bir değer olan “Kadın” konusunda bir araya gelip, birlikte siyasete yön veremeyince, siyaset onlara şekil vermekte gecikmiyor. Hem de STK’lar aracılığıyla…
Böylelikle kadın kişisel yalnızlıktan, örgütsel yalnızlığa düşmüş oluyor.
KADIN; ULULUK VE YÜCELİĞİN KAPISI
Arap kültürünün yeşermediği bütün medeniyetlerde kadının yeri saygındır. Hint Veda metinlerinde kadın, insanlığın ruhu olarak tanımlanır.
Peki ya Moğollar veya Moğol yönetiminde İran’da kadına nasıl bakılırdı.
İranlı Bilim insanı Prof. Dr. Şirin Beyâni’nin “Moğol Dönemi İran’ında kadın” adlı araştırma kitabını okuyorum. Kadınlar için kullanılan deyimlerin listesini yapmış… Bazıları şöyle:
Asitan-ı Celâl (Ululuk ve yüceliğin kapısı)
Hatun-i Muazzama ve Banu-yi Mükerreme (Saygıdeğer, muhterem kadın)
Zatüs- Se’adât fi’l – Alemin,
Meliketü’l – Havatin (Yönetimin şerefli kadınları
Setr-i Refi: (Yüksekliği ve yüceliği kapsayan) ve daha çok…
Liste uzun…
Araplar, kendi kültürlerini dayatmadan önce hem Mezopotamya hem de Anadolu’nun kültürü çok daha medeni çok daha insancıldı…
Bir yerde Arap Kültürü varsa orada cemaatçilik vardır; bir yerde cemaatçilik varsa orada demokrasi ve insan hele kadın haklarından söz etmek mümkün değildir.
Ey Arap Kültürü’nün devşirmeleri ve yetiştirdiği kayıp kuşaklar!
Bugün Dünya Kadın Hakları Günü…
Kadını dövme özgürlüğünüz kadının da dayak yeme hakkı vardır(!)
Br elinizde sopa bir elinizde gül… De haydi!
Bi’n – Nebi ve Alihi Hayer – Âl: Kadına ve çocuğa el kaldıranlar, insanlığın derin suyunda, günah ve korkular içinde boğulsunlar. (*)
(*) Cami’ut-Tevarih…
(**) Fotoğraflar değerli Dost Ayhan Önder’in geçtiğimiz yıllardaki paylaşımından alınmıştır.