Kocaman yüreğiyle bakıyordu geleceğe. İnanç ve iradesiyle yüzünde maske olmadan yaşamanın erdemine inanıyordu.
Bazen tökezliyordu ama asla yıkılmıyor, dik duruşundan ödün vermiyordu. Kendi içinde yalnızlığını yaşarken, belki de en sevdiği dostu kalemiyle umutsuzluğunu bir kenara iterek, kitlelere umut taşıyordu.
Haksızlıklara, hukuksuzluklara ve adaletsizliklere karşı içinde büyüyen isyanı, günlük koşuşturmaları içinde bastırıyordu. Ancak içinde biriken isyanın irini tüm bedenini kapladığında o kaçınılmaz sona yaklaştığını da çok iyi biliyordu.
Hastanede yatağında yatarken bile dudaklarına kondurduğu zoraki gülüşü ve yaptığı zafer işareti, yaşamanın bir direniş olduğu mesajını veriyordu bizlere.
Ali Orhan’ın hastanede paylaşılan fotoğraf karesinde; “Bakışlarında, yalnız geçen bir hayatın mezarlığa uzanan hüznünü gördüm” (1)
Mesleği gereği belki çok kalabalıklar içindeydi ama samimiyetten uzak sadece kalabalık yığınlar içindeydi.
Gazeteci meslektaşlarım Doğan Sönmez ile Avni Gelendost onun hakkında çok güzel yazılar yazdılar. Ama asıl yazılması gerekenleri bende dâhil olmak üzere yazamadığımız için bizi bağışla sevgili Ali Orhan.
Belki ileriki günlerde Manavgat’ta geçirdiğin o sancılı yılları tanıkları da konuşturarak kaleme alma fırsatı bulurum.
Affına sığınarak bir anımızı seni daha iyi anlayabilmeleri için okuyucuya anlatmam gerek:
Manavgat’tan gitmeye hazırlanıyordun, daha doğrusu kovulmuştun. Yaptığın haberler, analizler ve yorumlar birilerini rahatsız etmişti. Dertleşelim dedin. Buluşma yeri tercihinde bir garipti. Neyse Kavaklı Mezarlığı’nda buluştuk.
Gökyüzü, lacivert ve pusluydu. Simsiyah bulutlar üzerimize boşaldı, boşalacaktı. Hiç konuşmadan mezarlıkta 3-5 tur attık. Gözlerini arıyordum ama ne önemi vardı ki; o sessizlik her şeyi anlamama yetmişti.
İçinde kabaran isyan ateşinin alevleri o simsiyah bulutları bile kızıla çevirmişti.
Sana bir şiirle veda etmek istedim, dedin. Enver Gökçe’nin o muhteşem dizelerini haykırmaya başladın.
“Gayrı gider oldum gardaşlar/ Ve de kızkardaşlar. Gayrı haram bu can bana /Bu sevda bana bu insanlar bana / Bu toprak damlar bu caddeler haram bana / Oğul uşak bir de karım / Kurt bana hastir çeker /Kuş bana yılan bana / Hastir çeker çıyan bana. Lan kardaş bu nasıl yara / Lan kardaş bu nasıl yara / Kanar her yerimden..
Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben / Siktiri çekilmişim yani kendi öz yurdumdan/ Çeker giderim…
Ve çekip gittin, anılarını ve felsefeni bizlere miras bırakarak…
- Sedat Memili: Bir Ölünün Seyir Defteri
- Fotoğraf: Doğan Sönmez