Demokratik bir hukuk düzeninde klasik bir siyasi parti neden kurulur? Elbette ki seçimleri kazanarak tek başına veya koalisyon ya da ittifak adını verdiğimiz sistemle ülkeyi yönetmek için. Böyle bir amacı olan her parti faaliyet gösterdiği ülkede geniş halk kitlelerinin desteğini almak için kendi perspektifinden herkesi kucaklayabilecek, ortak sorunlara çözüm getirebilecek politik açılımları ve söylemleri geliştirmesi gerekir.
Sosyalist, laik, otokrat Kürt Hareketinin en önemli itici gücü olan YSP/HDP yukarıdaki tespitin acaba neresinde? Selahattin Demirtaş döneminde AK Parti’nin alan açmasıyla Türkiye Partisine dönüşebileceğini ileri süren bu partinin ve hareketinin gerçek yüzü 6-8 Ekim 2014 olayları ve Hendek Operasyonları sırasında ortaya çıktı. O günden bugüne geçen YSP/HDP geleneği politik ittifaklar arasında gelgitler yaşayarak oylarını kaybetmeye başladı. Ayrılıkçı Kürt hareketinin bizce bir uzantısı olan YSP/HDP Lozan çıkışıyla Mayıs 2023 seçim yenilgisinin travmasından çıkmayı amaçladı. Ne var ki ne Lozan açıklaması ne de Sırrı Süreyya Önder’in sevimliliği seçimlerdeki başarısızlığı örtbas etmeye yeterli görünmüyor.
HDP’nin amacı Türkiye’yi Lüblanlaştırmak
Ayrılıkçı Kürt hareketinin sözcülerinden YSP/HDP “Doğu ve Kuzey Kürdistan’da da halkımız ulusal kurtuluş mücadelesinde önemli mevziler kazandı. Gelinen aşamada Kürt halkı için ulusal özgürlüğün biricik anahtarı geniş kapsamlı bir ulusal birlik, diyalog ve dayanışmadır.” cümleleriyle Türkiye’nin güneydoğusunda ulusal mücadeleden bahsederek kışkırtıcı bir lisan kullanıyor. Adını vermese de terör örgütünün yıllardır devam eden eylemlerini yani şiddet uygulamalarını Kürt ulusal mücadelesi olarak değerlendirip açıktan devleti ve toplumu kışkırtmayı hedefliyor. “Şiddet” hukuk inşa etme ve iktidar kurmanın belirtisidir. Yani devlet kurma arzusudur. Firavunlara öykünen ve kuvveti üstün tutan bir anlayışın temsilcileri tarafından hazırlanan bu metin Türkiye’nin Güneydoğusunu ve bölgeyi Lübnanlaştırma amacını taşımaktadır.
Anayasa’ya göre suç
Türkiye’ye adaleti, barışı ve birlikte yaşamayı çok gören YSP/HDP sözde karşı çıktığı “aparheid” anlayışı bu metinle resmen benimsediğini bir kez daha ilan etmiyor mu? YSP/HDP’nin Lozan açıklaması anayasanın 14. ve 26. maddesini ihlal değil midir? Bu metne imza koyanların Ceza Kanununun 216 ve 218. maddelerine göre dava açılması gerekmiyor mu? Ama açan olmadı. Peki seçim döneminde vatan, millet, tek devlet, tek bayrak sloganlarını atan partiler nerede? Devleti korumakla yükümlü kılınmış Cumhuriyet savcıları ne iş yapar? Ne yazık ki siyasi ve hukuki düzenimiz öyle bir hale gelmiş ki kim hangi haksızlığı yaparsa yapsın yaptığı yanına kar kalıyor. Zamanında İsa Bolatin’i affederek Arnavutluk’u kaybetmemize hangi zihniyet neden olduysa bugün de aynı zihniyet ne yazık ki varlığını hala korumaktadır.
“Yaşadığımız 21. Yüz yılı; ulusal ittifakı kuran, dost halkasını genişletip düşman halkasını daraltan politikalarla kazanabiliriz. Bu politikalarla Kürt siyaseti, ulusal özgürlüğün önündeki engelleri aşıp fırsatları kullanabilir ve Lozan Antlaşmasını hükümsüz kılabilir.” diyebilen bir partinin sadece seçim döneminde siyasi çevrelerce eleştirilmesi ve oy konsültasyonunda kullanılması ise bir fiyaskodur. Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta ayrılıkçı Kürt hareketine karşı sistemli bir politik tavrın geliştirilememiş olmasıdır.
Beyanatları ortada
Şiddet ile hukuk oluşturma çabasındaki ayrılıkçı hareketin politik liderlerinden biri olan Selahattin Demirtaş’ın 13 Kasım 2012’de Mardin Kızıltepe’de “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” diyebilmesi bile YSP/HDP geleneğinin şiddeti nasıl da fetişist bir hale getirdiğine örnek değil midir? 2014’de başka bir ayrılıkçı Kürt akımı destekçisi olan Irak’taki Goran Hareketi temsilcisi Abdullah Öcalan’ı Nobel Barış ödülüne aday göstermedi mi? Kendisine uzanmadığı müddetçe şiddeti destekleyen ırkçı Siyonizm nasıl ki zamanında ırkçı bir terör örgütü kuran ve terörist eylemlerde bulunan Güney Afrikalı Nelson Mandela’ya 1993’te Nobel Barış ödülünü verdiyse bugün de ayrılıkçı Kürt hareketini ve onun kadrolarını himaye etmektedir.
Hak ve Batıl kavgası
YSP/HDP ve türevi olan ayrılıkçı akımlar ve daha nice sosyal, ekonomik, ahlaki meselelere karşı artık Türkiye’nin ayrı sorunlar olarak bakmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. Ortadaki tüm sorunlar aslında sadece ve sadece hak ile batıl arasındaki kavganın küçük bir terennümüdür. Vakit kaybetmeden Türkiye toplumunun ve devlet idaresinin kesin bir çizgiyle haktan yana net bir tavır alıp asli vazifesi olan Batıl ile “onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir. (Enfal/60)” ayeti gereğince mücadele etmesi gerekmektedir.